Cem Mumcu'nun Binbir İnsan Masalları'nın Üçüncü Sayfa Güzeli adlı kitabı 42. öyküde sona ermişti. Elim sakatlanmadan önce ona bir başlık atmış arkasını getirememiştim. Başlık "dünya durdukça duracak öyküler" idi. Her satırını hayranlıkla ve şaşırarak okumuştum bu kitabın. Mumcu, yazarlığımın başından bu yana kovaladığım deliliği, kısa cümlelerle, herkesin (?) anlayacağı bir yalınlıkla, psikiyatr olmasının da ona kattığı artılarla kolayca dile getiriyordu. Kolayca dediğime bakmayın; o kolaylığın nasıl bir şey olduğunu ikinci kitabında 66. öyküde kaçırıyor ağzından: "Bilmek ve bilemek: Tüm bilgiler sadece buna yarayacak ve sonra bileğitaşından dökülen tozlar gibi dökülecek. Geriye kalan bir tek keskinlik olacak, iniltiyi doğrayacak incecik testere bir tek… Unutmak, yere dökmek üzere öğrenmek."
Mumcu'nun Muallakta, Araf'ta ve Düşlerde adlı bu ikinci kitabında da eş biçemle süren bu "iniltilerin", "kardaki ayak izleri'ne bakıyorum; Cem'in ne tanrı baba ile ne de kendi babası ile bir zoru olmasa da ben bu öykücüklerde, tümümüzün içinde var olan ancak Sigmund Freud'un "uyarlığı"nın yılan uykusuna yatırdığı deliliğin ve ölümlülüğün trajedisini okuyorum. Mumcu bu insanlık trajedisinin arkeolojisiyle ne zaman bu denli içi içe geçti, bu kazıda kimlere çıraklık etti, bu genç yaşta nasıl böyle "karnavalesk" bir ustalık edindi bilemiyorum. Ancak dünya edebiyatında da ender rastladığımız birbirinden çarpıcı ironilerin ışıltısıyla ilerleyen bu ilginç yazının, deliliğimizin evrensel mantığını olağanüstü doğru biçimde dokuyan bu ilginç yazarın masallarına,"dünya durdukça duracak" demekte haklı olduğuma inanıyorum
-Leyla Erbil-
Cem Mumcu'nun Binbir İnsan Masalları'nın Üçüncü Sayfa Güzeli adlı kitabı 42. öyküde sona ermişti. Elim sakatlanmadan önce ona bir başlık atmış arkasını getirememiştim. Başlık "dünya durdukça duracak öyküler" idi. Her satırını hayranlıkla ve şaşırarak okumuştum bu kitabın. Mumcu, yazarlığımın başından bu yana kovaladığım deliliği, kısa cümlelerle, herkesin (?) anlayacağı bir yalınlıkla, psikiyatr olmasının da ona kattığı artılarla kolayca dile getiriyordu. Kolayca dediğime bakmayın; o kolaylığın nasıl bir şey olduğunu ikinci kitabında 66. öyküde kaçırıyor ağzından: "Bilmek ve bilemek: Tüm bilgiler sadece buna yarayacak ve sonra bileğitaşından dökülen tozlar gibi dökülecek. Geriye kalan bir tek keskinlik olacak, iniltiyi doğrayacak incecik testere bir tek… Unutmak, yere dökmek üzere öğrenmek."
Mumcu'nun Muallakta, Araf'ta ve Düşlerde adlı bu ikinci kitabında da eş biçemle süren bu "iniltilerin", "kardaki ayak izleri'ne bakıyorum; Cem'in ne tanrı baba ile ne de kendi babası ile bir zoru olmasa da ben bu öykücüklerde, tümümüzün içinde var olan ancak Sigmund Freud'un "uyarlığı"nın yılan uykusuna yatırdığı deliliğin ve ölümlülüğün trajedisini okuyorum. Mumcu bu insanlık trajedisinin arkeolojisiyle ne zaman bu denli içi içe geçti, bu kazıda kimlere çıraklık etti, bu genç yaşta nasıl böyle "karnavalesk" bir ustalık edindi bilemiyorum. Ancak dünya edebiyatında da ender rastladığımız birbirinden çarpıcı ironilerin ışıltısıyla ilerleyen bu ilginç yazının, deliliğimizin evrensel mantığını olağanüstü doğru biçimde dokuyan bu ilginç yazarın masallarına,"dünya durdukça duracak" demekte haklı olduğuma inanıyorum
-Leyla Erbil-
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 22,13 | 22,13 |
2 | 11,51 | 23,02 |
3 | 7,82 | 23,46 |
6 | 3,98 | 23,90 |
9 | 2,70 | 24,34 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 22,13 | 22,13 |
2 | - | - |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |