“... Ağır demir sokak kapısını dışarıda hızlanıp deli deli savrulan karların üzerine
gıcırtılarla kapattılar.
Kapıyı kapatır kapatmaz yakındaki caminin minaresinden birden patlayan yatsı
ezanı, kalın demir kapının içinden geçti, girişteki boşlukta pul pul dökülmüş
rutubetli duvarlara çarpa çarpa karanlığın ortasında çınladı.
Karanlığın ve yüksek sesle okunan ezan sesinin içinde, bir nehire giren biri gibi,
kısa bir an kıpırtısız, öylece durdular.
Annesi nemli duvarda otomatik düğmesini bulup birkaç kere bastı.
Işık yanmadı.
‘Kafasına göre çalışıyor, şunu da birtürlü yaptıramadılar.'
Kat başlarındaki aydınlığa bakan küçük pencerelerdeki kül rengi loşluğa yağan
karlar ve karanlık.
Karanlığın içinde annesinin kolunun ılıklığı...
Meryem, uzun sürmüş ağrılı bir gecede, ateşler içinde, ağrılar ve kâbuslarla
uyuduktan sonra, karanlığın ortasında birden uyanıp ağrının tamamen geçtiğini
anladığı gecelerden birinde duyduğu huzur ve mutluluğun aynısını duydu.”
Bir yoksul mahalle peyzajı... Sürüsüne bereket kedi köpek, cam çerçeve,
mutfak soba, duvar kaldırım, cami minare değil ama sadece; insan hallerini,
kalpleri nazmeden bir peyzaj. İklimle akraba, kâh rüzgârın, kâh yağışların, kâh
yaz sıcağının refakatinde, delirmenin ayartısıyla koyun koyuna, kırık gönüllü
hayatlar... Çaresizliğin içinde ümidini ve iç huzurunu taştan çıkartan, kimi de
çıkartamayanlar…
Hele ümidin taşocağındaki kadınlar…
İçinde, bir eski “orospunun” hikâyesi. İçinde, mahalleye yatır olmuş bir uyuyan
adam hikâyesi. İçinde, bu “büyük” dünyadan büyülü kuytulara ve birbirlerine
sığınan iki çocuğun hikâyesi – yolu, minarenin şerefesine çıkan...
Büyük bir çizer olarak zaten edebiyata peri tozları serpmiş olan Engin
Ergönültaş'tan, üzerinde beş sene çalışılmış büyük bir roman.
“... Ağır demir sokak kapısını dışarıda hızlanıp deli deli savrulan karların üzerine
gıcırtılarla kapattılar.
Kapıyı kapatır kapatmaz yakındaki caminin minaresinden birden patlayan yatsı
ezanı, kalın demir kapının içinden geçti, girişteki boşlukta pul pul dökülmüş
rutubetli duvarlara çarpa çarpa karanlığın ortasında çınladı.
Karanlığın ve yüksek sesle okunan ezan sesinin içinde, bir nehire giren biri gibi,
kısa bir an kıpırtısız, öylece durdular.
Annesi nemli duvarda otomatik düğmesini bulup birkaç kere bastı.
Işık yanmadı.
‘Kafasına göre çalışıyor, şunu da birtürlü yaptıramadılar.'
Kat başlarındaki aydınlığa bakan küçük pencerelerdeki kül rengi loşluğa yağan
karlar ve karanlık.
Karanlığın içinde annesinin kolunun ılıklığı...
Meryem, uzun sürmüş ağrılı bir gecede, ateşler içinde, ağrılar ve kâbuslarla
uyuduktan sonra, karanlığın ortasında birden uyanıp ağrının tamamen geçtiğini
anladığı gecelerden birinde duyduğu huzur ve mutluluğun aynısını duydu.”
Bir yoksul mahalle peyzajı... Sürüsüne bereket kedi köpek, cam çerçeve,
mutfak soba, duvar kaldırım, cami minare değil ama sadece; insan hallerini,
kalpleri nazmeden bir peyzaj. İklimle akraba, kâh rüzgârın, kâh yağışların, kâh
yaz sıcağının refakatinde, delirmenin ayartısıyla koyun koyuna, kırık gönüllü
hayatlar... Çaresizliğin içinde ümidini ve iç huzurunu taştan çıkartan, kimi de
çıkartamayanlar…
Hele ümidin taşocağındaki kadınlar…
İçinde, bir eski “orospunun” hikâyesi. İçinde, mahalleye yatır olmuş bir uyuyan
adam hikâyesi. İçinde, bu “büyük” dünyadan büyülü kuytulara ve birbirlerine
sığınan iki çocuğun hikâyesi – yolu, minarenin şerefesine çıkan...
Büyük bir çizer olarak zaten edebiyata peri tozları serpmiş olan Engin
Ergönültaş'tan, üzerinde beş sene çalışılmış büyük bir roman.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 126,75 | 126,75 |
2 | 65,91 | 131,82 |
3 | 44,79 | 134,36 |
6 | 22,82 | 136,89 |
9 | 15,49 | 139,43 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 126,75 | 126,75 |
2 | - | - |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |