Basit bir saptamadan yola çıkıyor bu kitap: İslam bugün modern dünyanın çağdaşı haline geliyor. Yanı sıra modern dünyanın bilincini sorgulayan bir yüzleşme sürecini de beraberinde getiriyor. İslam'ın tarih sahnesine girişi her zaman barışçı yollardan gerçekleşmiyor; kendini Batı modeline benzetecek, onun içinde asimilasyonunu sağlayacak bir mantığı da izlemiyor. İslam ile modernitenin bu karşılaşması, karşılıklı olarak her ikisinin de dönüşümüne yol açarken modernliğin mevcut tanımlarını da iyice karıştırıyor.
"Bugün bu çatışmalı karşılaşma en iyi Avrupa'da gözlemleniyor: İslam gerek bireysel pratiklerde gerek kamuya açık tartışmalarda gündeme yerleşerek bir Avrupa meselesi haline geliyor. Hem İslam hem Avrupa daha önce bilmedikleri bir yakınlık ve eşzamanlılık içine girdiler. Bir iç içe giriş söz konusu. Biyo-politik bir anlamı da var bunun, çünkü bu iletişimsel karşılaşmada, cinsiyete dair ve aynı zamanda zorla, hatta şiddetle gerçekleşen bedensel bir yan var. Müslümanlar Avrupa'nın bağrında var olma imkânını zorluyorlar.
"Herkesi bir araya getirebilecek bir alanı, mekânı, projeyi hayal etmek gerekiyor. Ancak bunu yaparken artık eskiden olduğu gibi araya konacak bir mesafenin rahatlığının mevcut olmadığını akılda tutmak, böyle bir mesafeden medet ummadan yeniden düşünebilmek gerekiyor. Bugün artık Avrupa için söz konusu olan, İslami farklılığın tanınması ya da tanınmaması değil, tam tersine ikisi için ortak bir mekânı, kültürel havzayı yeniden düşünmeye, yeniden oluşturmaya ve çatışma üzerine kurulu diyaloğun dışına çıkmaya gücünün ve kabiliyetinin olup olmadığıdır. Kuşkusuz bu yaklaşım, en başta her iki tarafta da kimliklerin aşılmasını, 'saflık' ve 'bozulma' kaygılarından kurtulunmasını şart koşar."
—Nilüfer Göle
Basit bir saptamadan yola çıkıyor bu kitap: İslam bugün modern dünyanın çağdaşı haline geliyor. Yanı sıra modern dünyanın bilincini sorgulayan bir yüzleşme sürecini de beraberinde getiriyor. İslam'ın tarih sahnesine girişi her zaman barışçı yollardan gerçekleşmiyor; kendini Batı modeline benzetecek, onun içinde asimilasyonunu sağlayacak bir mantığı da izlemiyor. İslam ile modernitenin bu karşılaşması, karşılıklı olarak her ikisinin de dönüşümüne yol açarken modernliğin mevcut tanımlarını da iyice karıştırıyor.
"Bugün bu çatışmalı karşılaşma en iyi Avrupa'da gözlemleniyor: İslam gerek bireysel pratiklerde gerek kamuya açık tartışmalarda gündeme yerleşerek bir Avrupa meselesi haline geliyor. Hem İslam hem Avrupa daha önce bilmedikleri bir yakınlık ve eşzamanlılık içine girdiler. Bir iç içe giriş söz konusu. Biyo-politik bir anlamı da var bunun, çünkü bu iletişimsel karşılaşmada, cinsiyete dair ve aynı zamanda zorla, hatta şiddetle gerçekleşen bedensel bir yan var. Müslümanlar Avrupa'nın bağrında var olma imkânını zorluyorlar.
"Herkesi bir araya getirebilecek bir alanı, mekânı, projeyi hayal etmek gerekiyor. Ancak bunu yaparken artık eskiden olduğu gibi araya konacak bir mesafenin rahatlığının mevcut olmadığını akılda tutmak, böyle bir mesafeden medet ummadan yeniden düşünebilmek gerekiyor. Bugün artık Avrupa için söz konusu olan, İslami farklılığın tanınması ya da tanınmaması değil, tam tersine ikisi için ortak bir mekânı, kültürel havzayı yeniden düşünmeye, yeniden oluşturmaya ve çatışma üzerine kurulu diyaloğun dışına çıkmaya gücünün ve kabiliyetinin olup olmadığıdır. Kuşkusuz bu yaklaşım, en başta her iki tarafta da kimliklerin aşılmasını, 'saflık' ve 'bozulma' kaygılarından kurtulunmasını şart koşar."
—Nilüfer Göle
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 124,60 | 124,60 |
2 | 64,79 | 129,58 |
3 | 44,03 | 132,08 |
6 | 22,43 | 134,57 |
9 | 15,23 | 137,06 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 124,60 | 124,60 |
2 | - | - |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |